BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen: Bu baskılara verilecek cevap örgütlenme seferberliği olmalı
“Tutuklanmam patronların kurduğu kölelik düzenine itiraz etmeyin mesajıdır. Vereceğimiz yanıt bizleri köleliğe mahkum etmek isteyenlere inat, BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmektir.”

Fotoğraf: Halil İmrek/Evrensel
Antep – Başpınar Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) yüzde 30’luk zam dayatmasına karşı başlatılan direnişler Antep Valiliği tarafından yasaklanırken, direnişlere öncülük eden BİRTEK-SEN’in Genel Başkanı Mehmet Türkmen tutuklanarak cezaevine konuldu. Hem eylem yasağı kararıyla hem de tutuklamayla işçilere “Başınızı kaldırmayın, itiraz etmeyin, örgütlenmeyin” mesajı verildiğini belirten Mehmet Türkmen, bu baskılara ve işçileri köleliğe mahkum edenlere karşı verilecek en iyi cevabın örgütlenme seferberliği olduğunu söylüyor.
Uzun yıllar Antep’te işçilik de yaptınız, daha önce sendikal faaliyet yürüttüğü için tutuklanan oldu mu, neden şimdi böyle bir tutuklama yaşandı?
Yakın dönemde sendikal faaliyet yürüttüğü için tutuklanan olmadı ama 2022 yılı şubat ayındaki işçi eylemlerinde 6 gün üst üste gözaltına alındım. 2023’te Şireci Tekstil işçilerinin grevinden gözaltına alındım. Pandemide -o zaman DİSK bölge temsilcisiydim- kovid nedeniyle ölen işçileri gündeme getirdiğim için gözaltına alındım. Özak Tekstil işçilerinin direnişinde dört defa gözaltına alındım, tutuklamaya sevk edildim ancak tutuklama olmadı.
Bu yıl 14 Şubat’ta Gaziantep Valiliğinin eylem yasağı kararının ardından Şireci patronunun şikayeti üzerine 6 saat gözaltında kaldım. Şireci’de 1000 işçiyi benim kışkırttığım iddia edildi. Patron yaptığı şikayette 7 gün içerisinde 82 milyon lira zarara uğradığını, bundan da benim sorumlu olduğumu söylemişti. İfadem alındıktan sonra serbest kaldım.
‘Valilik doğrudan doğruya patronları korumak istemiş’
Daha sonra sendikada toplantı yaparken ikinci kez gözaltına alındım. Bu defa yalnızca çalışma hürriyetini engelleme suçundan değil, suça teşvik ve tahrik etme iddiasıyla da tutuklama kararı verildi. İkinci gözaltımda bir patron şikayeti yoktu, burası bence enteresan. Emniyet doğrudan kendine iş edinmiş, herhangi bir şikayetçi olmadan hakkımda işlem yapmış. Valilik doğrudan doğruya patronları korumak istemiş diye yorumluyorum. Savcı hiç ifade almadı. İlk savcı tutuklama konusunda ikna olmamış olsa gerek, savcıyı değiştirdiler. Savcının odasına defalarca polislerin girip çıktığını gördüm. İkinci gelen savcı hiç ifademi almadan tutuklamaya sevk etti.
‘Başpınar işçisi devletin, valinin kimden yana olduğunu gördü’
Tutuklanmanızla kime ne mesaj verilmek istendi?
Bu tutuklamadan önce Valiliğin patronların isteğiyle ilettiği hukuksuz yasaklama kararı, sendikamıza ve bana yönelik baskıları en başta Başpınar işçilerine ama genel olarak bütün işçi sınıfına ‘Sefalet ve kölelik düzenine karşı başınızı kaldırmayın, itiraz etmeyin, örgütlenmeyin’ mesajıdır. Beklentileri; devlet yasak getirince, zaten bilinçsiz, örgütsüz olduğunu düşündükleri işçiler devletin polisini, askerini karşısında görünce sorgusuz, sualsiz susar, boyun eğer sandılar, ancak böyle olmadı. Sadece son birkaç günde on binlerce Başpınar işçisi bugün devletin ve iktidarın kimden yana olduğunu, sınıfsal özünü gördü, devletin kutsallığı paramparça oldu.
‘Geçici birlikler yeterli değil’
Ancak burada bir mesaj daha var, o da Başpınar işçileri ve işçi sınıfının yaşananlardan çıkarması gereken mesajdır. Açlığa, sefalete, kölelik koşullarına karşı zam dönemleriyle, işçi kıyımlarıyla, işten atmalarla sınırlı kalan haklı öfke, sadece eylem ve direnişler anında sağlanan ve sonradan dağılan geçici birlikler yeterli değil. Bize sermayenin patronlarının her gün süren saldırıları karşısında kesintisiz mücadele etmemizi sağlayacak kalıcı bir birlik lazım. Tek bir fabrikada değil, bütün fabrikalarda bir fabrika gibi birleşip birlikte hareket etmeyi sağlayan bir örgütlülüğe ihtiyaç var. Bunu da ancak bir sendika çatısı altında birleşerek yapabiliriz. Gönül rahatlığıyla şunu söyleyebiliriz ki, sadece Başpınar’da değil bütün Türkiye’de tekstil işçileri için bu birliği sağlayabilecek tek ve gerçek mücadele odağı sendikamız BİRTEK-SEN’dir. İşçilerin yarattığı, işçilerin karar aldığı bir sendikadır. Dolayısıyla, birliğimizin boyutunu ve hızını asla yenemeyecekleri büyük bir güç haline getirmek gerekir.
‘Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş’
O yüzden başta Başpınar işçileri olmak üzere Türkiye’nin tekstil işçilerini BİRTEK-SEN’e üye olmaya, birliğimizi ve örgütlü gücümüzü büyütmeye çağırıyorum. Bu sefalet ve kölelik düzeni ancak birleşerek değişir. Tam burada direniş sürecimizde de yanımızda olan Emek Partisinin başlatmış olduğu, “Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş” kampanyasına değinmek istiyorum. Başpınar’da yaşamış olduklarımız belirlenen bu taleplerin ve yürütülen kampanyanın ne kadar önemli ve acil olduğunu bizlere bir kez daha göstermiştir. Tüm işçi sınıfını bu kampanya etrafında mücadeleyi büyütmeye çağırıyorum.
Tutuklanmanız sonrası grev ve direnişlerin bir kısmı en azından şimdilik sona ermiş gibi görünüyor. İçeri giren işçiler işten atma, baskı gibi uygulamalardan bahsediyor. İşçilere buradan ne mesaj gönderirsiniz?
Dışarıda on binlerce işçinin tutuklanmamdan dolayı üzgün olduğu ve benimle dayanışma içinde olduğunu biliyor, mesajlarını alıyorum. Gayet iyiyim, merak etmesinler. Adli koğuşta kalıyorum cezaevinde çıplak aramaya zorlandım, buna itiraz etmem üzerine hakkımda ‘Personeli tehdit ettiğim’ iddiasıyla tutanak tutuldu. Ama burada içinde bulunduğum koşullar dışarıda işçilerin yaşadığı yoksulluk ve sefaletten, fabrikalarda mahkum oldukları kölece koşullardan daha kötü değil. Hâlâ zam talebi için direnen, kararlı olan ve işten atılan işçilere çağrımdır; bütün talepler kabul edilene, işten atılan işçiler geri alınıncaya kadar sendikamızın ve kendi birliklerinin etrafında kenetlenerek mücadeleyi sürdürmeliyiz. Direnişte olmayan fabrikalar içinse çağrım direniş yaşanmış fabrikalarda ücret zammı, işe dönme talebi için mücadele eden işçilerle dayanışmalarıdır. Başpınar’da her fabrikada sesimizi duyan işçi kardeşlerimin direnişe devam eden işçilerin mücadelesine destek olmak için sendikamızla iletişime geçerek dayanışma komiteleri kurması, tek bir işçi arkadaşımızın bile yalnız kalmaması için dayanışmayı büyütmesi çağrısı yapıyorum. Son bir çağrım da şu: Bütün bu baskıya, yasaklamalara, tutuklamaya vereceğimiz en doğru yanıt, bizleri köleliğe mahkum etmek isteyenlere inat, sendikamız BİRTEK-SEN çatısı altında birleşmekten geçiyor.
‘Başpınar işçisi deneyim kazandı’
Ülke çapında ses getiren Başpınar’daki direnişler nasıl örgütlendi?
Başpınar işçisi son birkaç yıldır yaşadığı grev ve direnişlerle deneyim kazandı. Önceki direnişlerde sendikanın ileri işçilerle kurduğu bağ, uzun bir süredir bu direnişlerin ortaya çıkardığı birikim ve direnişlerde yaşanan zaafların tekrar etmemesi için daha örgütlü hareket etme bilinci 2025 yılı şubat eylemlerinin daha kararlı ve ileriden olmasını sağladı. Asgari ücret belirlendiği andan itibaren sendikamızın ileri işçilerle birlikte örgütlediği bildiri dağıtımları, kahve toplantıları, 26 Ocak’ta 36 fabrikadan işçi temsilcilerinin katıldığı Başpınar İşçi Kurultayı bu süreçte yüzlerce işçiyle bir araya gelmemize olanak tanıdı. Fabrikalarda talepleri önceden belirledik, komiteler oluşturduk. 12 Şubat günü 6 fabrikanın komiteleri ile ortak toplantı yapıldı. Bu direnişlerin birleşmesi yönünde bir adım olarak 13 Şubat günü direnişteki bütün fabrikalar Çelikaslan Fabrikasının önünde ortak eylem yapacaktı. Tam da bu eylem öncesi, gece yarısı Valilik yasak kararı aldı. Başpınar patronu işçilerden ne kadar korktuğunu bu şekilde göstermiş oldu.
BİRTEK-SEN’in geleneksel sendikacılıktan farkı nedir?
Antep, tekstil ve dokunma iş kolunda sendikalılık oranının en düşük olduğu yer. Bunun en önemli sebebi özellikle işçilerin tekstil iş kolundaki sendikalara olan güvenini başka hiçbir yerde olmadığı kadar tahrip eden sarı sendikacılık pratiğidir. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen Başpınar’ın her fabrikasında üç konfederasyona bağlı tekstil sendikalarının yönetimlerinin işçilere ihanetlerini duymak bugün dahi mümkün. Uzun yıllardır Antep’te Başpınar işçileri hiçbir sendikaya üye olmadı. Bilinçli bir şekilde sendikaya uzak durarak fiilen iş bırakma ve direnişlerde kendi göbeğini kesme çabası içerisine girdiler. Bu durum sendikal bürokrasiye muhtaç olmadan mücadelesini sürdürme eğilimini işaret ediyor. Ancak BİRTEK-SEN üç yıllık pratiğine rağmen işçilerin genel olarak sendikalara olan bu güvensizliğini önemli oranda kırmış durumda. Başpınar’da işçi hareketinin ileri kesimleri bürokratik sendikacılıkla mücadeleci sendikacılık, sınıf sendikacılığı arasındaki ayrımı görmeye ve nasıl bir sendika ve sendikacılığa ihtiyaç duyduğunu öğrenmeye başladı.
Evrensel'i Takip Et